ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Ülkemiz “Görmedim, Duymadım, Tanımıyorum” demekten ne zaman vazgeçecek?

07.05.2021

Sevgili arkadaşlar, 

Hepinizin bildiği, basından takip ettiği üzere ülkemizin Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, anavatanımız Türkiye’nin başkenti Ankara’ya nisan ayı ortalarında bir ziyaret gerçekleştirdi. 

Beş yıl sonra ülkemiz ve anavatanımız arasında istikşafi görüşmeler ocak ayında başlamış, mart ayında anavatanımızın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Atina ziyareti sonrasında Dendias'ın Ankara’yı ziyaret etmesi planlanmıştı.

İşte bu ziyaretle gerçekleştirilen istikşafi görüşmede, ülkemiz anavatanımız ile müzakere edeceği konuları sınırlı tutmak isterken anavatanımız iki ülke arasında uzlaşmazlık yaratan tüm konuları masaya yatırmak istedi.

Bu konular arasında iki ülkedeki azınlıklar konusu da vardı. 

Görüşmede anavatanımız 1923 Lozan Antlaşması ile Yunanistan’a emanet ettiği Batı Trakya Türk toplumunun, yani bizlerin durumunu da masaya yatırdı.

Ülkemizden anavatana bakan düzeyinde 2 yıl sonra gerçekleşen ilk ziyaret dostça başladı ama oldukça gergin sona erdi. 

Görüşmenin ardından iki bakanın düzenlediği ortak basın toplantısında tansiyon çok yükseldi. 

Basın toplantısı sırasında gerginlik yaşanan anlardan biri yine biz, yani kimliğimiz ile ilgili olarak yaşandı. 

Toplantıda Dendias, ülkemiz Yunanistan’ın her fırsatta dile getirdiği resmi görüşü yineledi ve şöyle dedi: “Ben dün İstanbul’da ekümenik Patrik ile görüşme fırsatı buldum ve bu görüşme sırasında Türkiye’deki Rum toplumunun sorunlarını dinleme fırsatı buldum. Burada şunu belirtmek zorundayım. Bizim için Yunanistan’da Müslüman azınlık var. Lozan Antlaşması bunu tanıyor; Yunan devletinin resmi görüşü bu.” dedi. 

Ülkemizin bakanı anavatanımızı ziyareti sırasında yaptığı görüşmelerden bahsederken “Türkiye’deki Rum toplumu” diyor, öte yandan bizden bahsederken Lozan’ı ileri sürerek “Yunanistan’da Müslüman azınlık var” diyor!

Doğru, Lozan’da Müslüman azınlıktan bahsediliyor. 

Ne var ki aynı şekilde Lozan’da Rum azınlıktan değil gayri-Müslim azınlıktan bahsedildiğini Dendias da çok iyi biliyor olmalı! 

Böyle durumlarda ne derler bilirisiniz: „Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!“

Dendias’ın bu akıl almaz açıklaması karşısında Çavuşoğlu şöyle dedi: “Biz Türkiye olarak Rum Ortodoks azınlığı kabul ediyoruz. Fakat siz ‘Ben Türküm’ diyen Türklere ‘hayır siz Türk değilsiniz’ diyorsunuz. Bu ne insani bir durumdur ne de hukuki bir durumdur. Bize sürekli insan hakları dersi veriyorsunuz fakat Türk azınlık dernekleriyle ilgili üç AİHM kararı var. Bunları uygulamıyorsunuz. Bunlar Müslümandır diyorsunuz. Peki bunlar ne Müslümanı. Rum Müslümanı mı? Bunlar kendilerine Türk diyorsa bunu böyle kabul etmek zorundasınız.”

İşte bu! 

Gayet net bir cevap! 

Doğrusunu söylemek gerekirse ülkemizin ısrarla gerçekleri görmezden gelme, çarpıtma girişimleri ve söylemleri karşısında utanç duyuyorum! 

Zira demokrasi ve hukuk devleti ilkesi ile yönetildiğini ifade eden bir ülkede böyle bir açıklama, bağlı olduklarını iddia ettiği tüm ilke ve prensiplerle çelişiyor!

Yazık!

Sonrasında Dendias Başbakan Miçotakis ile görüştü, Ankara’daki görüşmenin ayrıntısını aktardı. 

Basına yansıyan haberlere göre Dendias’ın Ankara’daki basın toplantısındaki tutumu Başbakan Miçotakis ile tam bir anlaşma içerisinde gerçekleşti.

Elbette! 

Zira Dendias’ın söylemi ve akıl almaz açıklamaları ülkemizde Batı Trakya Türk toplumunu yok sayan devlet politikasının sadece bir yansıması!

Peki, daha sonra ne oldu?

Miçotakis, anavatanımızın Cumhurbaşkanı ile bir araya gelerek görüşeceğini, zira iki ülkenin konuşması gerektiğini söyledi! 

Evet, iki ülkenin konuşması gerekiyor! 

Ancak konuşmak demek dinlemek, diyaloğa gerçekten açık bir biçimde müzakere etmektir. 

Fakat Ankara’daki basın toplantısında Dendias’ın tutumuna bakacak olursak ülkemiz diyalog istemiyor, istiyormuş gibi yapıyor. 

Ülkemizin Dışişleri Bakanı’nın ziyaretinden sonra anavatanımızın Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran bölgemizi ziyaret etti. 

Ramazan ayı vesilesiyle anavatanımızın Dışişleri Bakan Yardımcısı Gümülcine ve İskeçe’de müftülerimiz ve toplumumuzu temsil eden kuruluşlar ve temsilciler ile görüştü. 

Bakan Yardımcısının ziyareti bizim yalnız olmadığımızı, anavatanımızın her zaman ve her koşulda bizi yalnız bırakmayacağının bir işareti olarak da okunabilir. 

Zira anavatanımız Lozan Antlaşması ile bize verdiği sözün sözde değil, özde olduğunu bu ziyaret ile ülkemize bir kez daha hatırlatmış oluyor. 

Bakan Yardımcısı Gümülcine’de yaptığı konuşmada iki ülke ilişkileri açısından diplomasi ve diyaloğun öneminin altını çizdi, Yunanistan’ın atacağı her türlü adımı güçlü şekilde destekleyeceklerini de söyledi.

Bakan Yardımcısı şöyle devam etti: “Azınlığın haklarının çiğnenmesine, aşındırılmaya çalışılmasına sessiz kalmamızı da kimse beklememeli. Azınlığın haklarını korumak için ikili düzeyde ve uluslararası platformlarda sesimizi yükseltmeye, sesimizi duyurmaya devam edeceğiz.”

Biz de böyle düşünüyoruz. 

Sorunlarımızı ülkemizde yöneticilerle ve yetkili makamlarla diyalog içerisinde masaya yatırmak, çözmek istiyoruz. 

Gönül isterdi ki anavatanımızın Türkiye’deki Rum Ortodoks azınlığı ile kurduğu ilişki ve diyaloğun bir benzerini ülkemiz de bizimle kursun! 

Bir masa etrafında oturup sorunlarımızı samimiyetle anlatabilmeyi çok isterdik. 

Gerçekten diyalog kurma şansımız olsa sorunlarımızın çözülebileceğine hep inandık, inanmaya devam ediyoruz. 

Ama bunun için ülkemiz bizimle önce samimi ve gerçek bir iletişim kurmak için somut bir adım atmalı!

Yok sayarak, gerçekleri çarpıtarak, arkadan dolanarak atılan adımlar devam ettiği takdirde bu ortamı yakalamak mümkün görünmüyor. 

Ne yazık ki durum bu! 

Ama geçmişte olduğu gibi bugün de umudumuzu kaybetmedik, gelecekte de kaybetmeyeceğiz! 

Sözümü bitirirken bu vesileyle tüm Batı Trakya Türklerinin ve İslam aleminin yaklaşan Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimle kutlarım.

Kalın sağlıcakla.


Halit Habip Oğlu
ABTTF Başkanı


 

GALERİ