ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Karamanlis beklentileri boşa çıkardı

28.02.2004
Gümülcine'de yayınlanan Paratiritis (Hükümet yanlısı, 3000 tirajlı) gazetesinin 28 Şubat 2004 tarihli Damon Damianos imzasıyla yer alan bir yazının çevirisi.

Açık oturumun Trakya siyasi sahnesindeki yan etkileri

Kostas Karamanlis YDP'li Azınlık mensuplarının beklentilerini boşa çıkardı


-Karamanlis: "Lozan Antlaşması'nın Müslüman Azınlıklar öngörmesi karşısında, kalkıp, etnik azınlığı tanıyacak kişi ben olamam".

YDP lideri Kostas Karamanlis, önceki akşam katıldığı ve diğer siyasi parti liderlerinin de yer aldığı açık oturum sırasında, programa STAR TV adına katılan gazeteci Stavros Theodorakis'in beklenmedik sorusuna muhatap oldu. Soru, (Batı) Trakya Azınlığı'nın etnik tanımlanmasıyla ilgiliydi.

Adıgeçen gazetecinin sorusu, YDP Rodop milletvekili adayı İlhan Ahmet tarafından birkaç hafta önce YDP'ye sunulan ve adıgeçenin YDP listesinde aday olarak yer alabilmesi için mutlaka kabul edilmesini talep ettiği 11 maddelik malum mektupla ilgiliydi. Hatırlanacağı üzere, anılan mektup, azınlıktan sekiz yüksek tahsillinin daha imzasını taşımakta olup, bu mektupta en başta azınlığın etnik kökeninin tanınmasının yer aldığı 11 maddeden müteşekkil talep listesinin YDP tarafından kabul edilmesi isteniyordu. Azınlığın etnik kökeninin tanınması, son on yıldan beri, özellikle de 1980'li yıllarda meydana gelen olaylardan sonra, azınlığın başat sorunu haline gelmiş bulunmaktadır.

Bu noktada şunu da hatırlatmalıyız ki, YDP Genel Başkanı Sayın Kostas Karamanlis'in Gümülcine'ye gelerek azınlığa ilişkin programını açıklamasından sonra, bu partiye mensup azınlık mensuplarının ve YDP azınlık milletvekili adaylarının tümü, Rodop ve İskeçe köylerine giderek, Karamanlis'in "Çağdaş bir Avrupa Azınlık Politikası"'nın açıkladığı sloganın seçmenleri kendilerine oy vermeye ikna etmek için silah olarak kullanmışlardı. Hatta, Sayın İlhan Ahmet, Paratiritis radyosuna yaptığı açıklamada , YDP Genel Başkanı'nın Rodop Valiliği salonunda yaptığı açıklamalardan bütünüyle tatmin olduğunu da belirtmişti.

Sayın Karamanlis, açık oturum sırasında adıgeçen gazetecinin sorusunu yanıtlarken, Lozan Antlaşması'nı anımsatarak, bu antlaşmada "Müslüman Azınlıklardan" bahsedildiğini, kendi kendini tanımlama hakkının Avrupa tarafından güvence altına alınmış olduğunu belirtti ve açıkça "Azınlığı etnik olarak tanımlayacak kişi ben değilim" dedi.

Aslında, azınlığın dini yönden tanımlanmasının etnik tanımlanmaya dönüştürülmesi, bu aşamada resmen bir sorun mahiyeti arzetmemekle beraber, (Batı) Trakya'da, azınlık ve bilhassa azınlığın özellikle Türk milli bilincine sahip olduğunu vurgulayan kesimi için etnik bakımdan kendi kendini tanımlamasıyla ilgili korku duvarının yıkılması geniş bir düşünce-fikir olarak ortaya atılmaktadır. Bu konu, özellikle, Türk-Yunan ilişkilerinin gergin olduğu 1980'li ve 1990'lı yıllarda yerel toplumlar arasında tabu haline gelmişti.

Öte yandan, bölgedeki bazı kuruluşların, örneğin "İskeçe Türk Birliği", "Trakya Türk Kadınlar Derneği" v.s. gibi isimlerle tanınmalarına ilişkin talepler de halihazırda mahkemelerin önünde karar aşamasında beklemektedir. Tabii sözkonusu derneklerin anılan isimlerle faaliyet göstermeleri, milli çıkarlarımız dışında yabancı çıkarlara hizmet ettikleri anlamına gelmemektedir. Bu isimler, dernek üyelerinin etnik kökenlerini tarif etmektedir. Nitekim bu davaların avukatlığını da, muvazzaf ya da sabık milletvekilleri olan Sayın Orhan Hacıibram ile Sayın İlhan Ahmet yapmaktadır.

Hazır yeri gelmişken şunu da hatırlatmalıyız ki, PASOK'un bugünkü Genel Başkanı Sayın Giorgo Papandreou, Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı 1999 yılında, tesadüf bu ya, yine gazeteci Stavros Theodorakis'e "Klik" dergisinde verdiği bir mülakat sırasında benzer bir soruya muhatap olmuş ve verdiği yanıtta, hem de Türk-Yunan ilişkilerinin bugünkünden çok daha kötü olduğu bir dönemde, açık seçik bir şekilde "sınırlar itiraz konusu yapılmadığı sürece, bir kimsenin kendini Müslüman, Türk, Bulgar veya Pomak olarak tanımlaması beni hiç ilgilendirmez" ifadesini kullanabilmişti. Papandreou bu hususu açıkça söyleyebilen ilk kişiydi. Papandreou, bu açıklamasıyla, milliyetçilik konusuyla bağlantılı bir hususu Yunan kamuoyunun gündemine taşımıştı.