ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Dini özerkliğimizi bitirmek için hazırlanan senaryo adım adım uygulanıyor!

03.04.2017
Sevgili Batı Trakya Türkleri,

Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da inşa ettiği ilk camii olan 600 yıllık Çelebi Sultan Mehmet, diğer adı ile Beyazıt Camii’nde çıkan yangın neticesinde caminin tamamen ahşap olan çatısı ve iç kısımlarının büyük kısmı zarar gördü. İbadete kapalı olan ve iki yıldır restorasyon çalışmalarının devam ettiği camideki yangın sonrasında Osmanlı mirası neredeyse yok oldu.

Bu üzücü yangından önce yine Dimetoka’daki Dimetoka Müslümanları Eğitim ve Kültür Derneği’ne ait mescidin kapısına çalışma izni olmadığı gerekçesiyle kilit vuruldu.

Dimetoka’dan önce ise Batı Trakya’dan Veria-İmathia(Karafere) iline bağlı Aleksandria(Gida) ilçesine göç ederek burada İmathia (Veria) ili Müslümanları Eğitim, Kültür ve Spor Derneği kuran Batı Trakya Türklerine ait dernek içerisindeki mescit çalışma izni olmadığı gerekçesiyle kapatılmıştı.

Son olarak 28 Mart’ta İskeçe’nin Göynüklü köyündeki camide savcı ve polis ihbar üzerine arama yaptı, aramada caminin minaresinde bir sırt çantası içerisinde iki adet ruhsatsız tabanca, bir susturucu ve bu silahlara ait kurşunlar bulundu.

Hatırlayacağınız üzere Ocak’ın ilk günlerinde basında hükümetin devlet okullarında görev yapan imamlara müftü seçtirmek amacıyla tayinli müftüler Meço ve Şinikoğlu’nun istifasını istediği haberleri çıkmıştı.

Bu arada İskeçe ve Gümülcine müftülerimize müftü makamlarını işgal ettikleri gerekçesi ile iki farklı dava açıldı.

Mart ayında Atina’da düzenlenen panelde ise müftülerin şer’i yetkileri sorgulandı, bugün tayinli müftülerin Batı Trakya’da yaşayan Müslümanlar üzerinde aile ve miras hukuku alanlarında sahip olduğu yetkilerinin sorgulanmadığı ve aldığı kararların kontrol edilmediğini dile getirildi.

Bu konferansın ardından şimdi de hükümet makamlarının ifadesine göre müftülüklerin modernleştirilmesi amacıyla bir komisyon kuruldu, ama bu komisyonda Batı Trakya Türklerinden kimse yok!

Yukarıdaki tüm bu gelişmeleri okuduğunuzda birşey farkettiniz mi?

Son dönemde yaşanan tüm bu olaylar “dinimiz” ile alakalı. Sizce tüm bu olaylardan nasıl bir anlam çıkarabiliriz?

Din özerkliğimizi tamamıyla ortadan kaldırmaya yönelik çok önce yazılmış senaryo adım adım uygulanıyor.

Yoksa bu kadar çok “tesadüf” sizce de fazla değil mi?

Din alanında üst üste yaşanan bu “tesadüf”ler ile ilgili olarak son dönemde yaşanan tüm olayları alt alta sıralayarak bir mektup hazırladık, ABTTF olarak bu mektubu Avrupa’daki uluslararası örgütlerde üst düzey görev yapan pekçok kişiye gönderdik ve onlardan bu konuya önem vermelerini isteyerek yardım talep ettik.

Bu kuruluşlar içerisinden biri bu durum karşısında tepkisini gösterdi. O da Avrupa Milletleri Federal Birliği(FUEN) oldu.

Yayımladığı basın açıklamasıyla FUEN, İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete’nin müftülük makamını gasp etmekle suçlandığını belirteren 20 Haziran 2017 tarihinde Selanik’te hâkim karşısına çıkacak olmasını kınadı. Aynı açıklamada FUEN, Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif aleyhinde de savcılık tarafından yine “makam gaspı” suçlamasıyla dava açılması karşısında tepkisini ortaya koydu. FUEN Son dönemdeki adli kovuşturmaların bir siyasi yıldırma ve baskı aracı haline dönüşmesini kınayarak müftülerimiz aleyhine açılan davaların takipçisi olacağını duyurdu(https://www.fuen.org/tr/haberler/single/article/condemnation/).

FUEN Batı Trakya Türklerine karşı yıldırma ve baskı aracı olarak adli kovuşturmalar konusunu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne de taşıdı. Bu açıklamadan ülkemiz Yunanistan öyle rahatsız olmuş ki diplomatik üsluptan çok uzak, kaba bir dille FUEN Başkan Yardımcısı olarak beni hedef gösteren yanıtlar verdi.

FUEN’i Türk hükümetine hizmet eden bir sivil toplum kuruluşu olmakla suçlayan Yunanistan, beni Türk dış politikasına hizmet eden biri olarak gösterip benim “FUEN’in ayaklarındaki demir top” olduğumu söyledi. İnanabiliyor musunuz, BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunduğu yanıtta Yunanistan aynen böyle söyledi!

Ülkemiz diplomasiden, gerçeklerden uzak bir şekilde Batı Trakya Türklerinin hakları için çalışan şahsıma, Batı Trakya Türklerine destek olan FUEN’e ağır ithamlarda bulundu. Yunanistan’ın verdiği cevapları okuyunca ülkemizin gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu görmekle kalmayıp Batı Trakya Türklerinin haklarını savunan FUEN’e ne denli kızgın olduğunu da göreceksiniz(http://ap.ohchr.org/Documents/sdpage_e.aspx?b=10&se=184&t=2).

Ülkemiz Yunanistan ne derse desin, ne yaparsa yapsın, biz doğru bildiğimiz yolda ilerliyoruz.

Din alanındaki özerkliği ortadan kaldırmak amacıyla ülkemizin adım adım ilerlediği ortada.

Bu noktada dikkatli olmalı, yine bir oldu-bitti olmadan elimizdeki tüm araçlar ile müftü sorunu konusundaki net duruşumuzu olabildiğince yüksek şekilde her yerde duyurmalıyız.

Biz yılmadıkça, vazgeçmedikçe ülkemiz de bir gün bizim için, bize rağmen adım atmamayı öğrenecek, bizimle birlikte hareket edip taleplerimizi dikkate alacak. Buna inanmak istiyoruz, bunun olması için çabalamaya devam edeceğiz.

Saygılarımla.



Halit Habip Oğlu
ABTTF Başkanı
GALERİ