Sevgili okurlar,
Avrupa’daki ulusal azınlıkların en büyük çatı kuruluşu olan Avrupa Milletleri Federal Birliği’nin (FUEN) 75. yılını kutladığı kongresi geçtiğimiz hafta Husum, Almanya’da gerçekleşti.
2007’den bu yana üyesi olduğumuz FUEN ailesinin bu yılki kongresinin ev sahibi Almanya’nın tanınmış en küçük azınlığı Kuzey Frizler oldu.
Almanya’da nüfusu yalnızca 60 bin olan Kuzey Frizlerin ev sahipliğinde bir araya geldiğimiz kongrede bir yıl aradan sonra farklı coğrafyalardan farklı dilleri konuşan, farklı kültürlere sahip ancak yaşadıkları ülkelerde azınlık olmakla aynı kaderi paylaşan dostlarla yine buluştuk.
Her yıl olduğu üzere kongrenin ilk iki gününde panel oturumları, kültürel program ve geziler gerçekleştirildi, son günündeyse Delegeler Kurulu yapıldı.
Bu yılki kongrede FUEN’in 75’inci yaşını kutlaması dolayısıyla ikinci 75 yılın, yani 2024-2099 dönemi için yol haritası ele alındı.
Bu yönüyle bu yılki kongre insan ve azınlık hakları alanında ileri gelen isimlerin katılımıyla gerçekleşti.
2099 yılı için planlamanın tartışıldığı oturumda mart ayında FUEN’in Brüksel’de çok sayıda uzmanın katılımıyla düzenlediği ve Avrupa’daki azınlıkların korunmasının geleceğinin ele alındığı konferansın sonuçları FUEN Başkanı ve AP Milletvekili Loránt Vincze, BM Eski Azınlıklar Özel Raportörü Prof. Dr. Fernand de Varennes ve Güney Tirol Etnik Gruplar Enstitüsü Bilimsel Direktörü Prof. Dr. Paul Videsott tarafından tartışıldı.
Ev sahibi Frizler’e tekrar dönecek olursak Frizler, Almanya’nın en az nüfusa sahip azınlığı olarak Dan azınlığı ile aynı coğrafyayı paylaşıyorlar.
Almanya’da federal hükümette azınlıklardan sorumlu milletvekili varken Schleswig-Holstein Eyaleti’nde de azınlıklardan sorumlu ve doğrudan eyalet başkanlığına bağlı komiser bulunuyor.
Yani Almanya’da azınlıklara hem federal hem de eyalet bütçesinden pay ayrılıyor.
Azınlıklar bütçelerini doğrudan kendileri yönetiyorlar.
Geçen yılki FUEN Kongresi Macaristan’daki Alman azınlığın ev sahipliğinde gerçekleşmişti.
Macaristan’da da Almanya’dakine benzer şekilde ulusal azınlıkların korunarak özerk yapılarının desteklendiği, devlet bütçesinden pay verildiği bir sistem mevcut.
Hatta Macaristan’da yaşayan ulusal azınlıkların her biri için kontenjan milletvekilleri dahi var.
Macaristan’da resmi olarak tanınan 13 ulusal azınlık ve milliyetten nüfus bakımından en küçüğü de Yunanlar, son nüfus sayımına göre nüfusları yalnızca 4700.
Ülkedeki yasa uyarınca Yunanlar da ülkedeki diğer tanınmış ulusal azınlıklar gibi meclise kendi vekillerini gönderiyorlar.
Almanya ve Macaristan...
Her ikisi de AB ülkesi.
Biri AB’nin kuruluşunda yer aldı, diğeri ise Soğuk Savaş’ın ardından büyük genişleme ile 2004’te üye oldu.
Ülkemiz Yunanistan da AB üyesi!
1981’de Birlik’e üye oldu.
Ne var ki azınlıkların korunması bakımından ülkemiz ne Almanya ne de Macaristan ile kıyaslanabilir.
Maalesef ülkemiz azınlık hakları alanında Avrupa’daki en kötü sicile sahip ülkelerin başında geliyor.
Bizim ülkemizi Almanya’dan ya da Macaristan’dan farklı yapan, onu bu kötü sicile sahip kılan ne?
Düşünüyorum, düşünüyorum, sanırım en temel fark ülkemizde azınlıkların tehdit olarak görülmesi.
Yoksa Batı Trakya Türkleri olarak bu topraklarda komşularımızla birlikte yüz yıllardır birlikte yaşamış, ülkemiz için birlikte savaşmış, bugün ülkemiz için birlikte üretirken ne diye öteki olarak görülmeye devam edelim?
AB çapında ulusal azınlıkların korunması için bir çerçeve de olmayınca ülkemizin kaderine terk edildik!
Hal böyle olunca her gün haklarımız için mücadele ettik, mücadele etmeye devam ediyoruz.
Hem ülkemizde hem Avrupa’da hem de uluslararası alanda.
Avrupa’daki dostlarımızın desteğiyle, onlarla iş birliği içinde...
Tıpkı FUEN Kongresi’nde olduğu gibi...
Selam ve saygılarımla.
Halit Habip Oğlu
ABTTF Başkanı