ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

"Halkların yakınlaşmasında iletişim çok önemli"

18.07.2004
İstanbul Bilgi Üniversitesi Kurucu Dekanı Prof. Doktor Aydın Uğur Paratiritis Gazetesi’ne konuştu.

Pandio ve İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazeteciler Cemiyeti (SİPE) ile işbirliği içerisinde "Türkiye ve Yunanistan’da Medya ve İleti şim Eğitimi" konulu seminer düzenlediler.

Bu seminer çerçevesinde yaklaşık 80 akademisyen, üniversite öğrencisi, gazeteci, yayıncı İstanbul ile Doğu Makedonya ve Trakya bölgesinin dört büyük ş ehrinde (Komotini, Kavala, Ksanthi, Drama) bira araya gelerek uzun vadeli bir işbirliğinin temellerini attılar.

Komotini’deki buluşma Pazartesi günü öğleden sonra Arcadia Hotel’de gerçekleşti. Panelde konuşma yapanlar arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi Kurucu Dekanı Prof. Doktor Aydın Uğur da vardı, kendisi üniversiteler öncülüğünde başlatılan bu girişim, Türk ve Yunan halkları arasındaki farklar ve benzerlikler hakkında Paratiritis Gazetesi’ne konuştu.

PTH.: Sayın Uğur bu girişim nasıl başladı?

A.U.: Biz İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde bundan altı yedi yıl önce "Trans European" diye bir kuruluş ile birlikte iki tane yaz okulu açtık. Onun çerç evesinde Balkanlar çok zor zamanlar geçirirken, Balkanların her tarafından gelen 40-50 tane çocuk üniversitemizde daha güzel bir gelecek için bir araya geldiler. Demokrasi, kimlik, ortak bir gelecek üzerine düşünmeye çalışırken bir takım dersler de aldılar. Biz bunu iki yaz yaptık. Mesela benim için çok kıymetli olan bir anı: Kosova savaşı sırasında, Kosovalı Arnavut bir çocukla, Sırp asıllı bir çocuğun aynı anda, geleceği düşünmeye çalışmalarıydı. İşte bu beni çok etkilemişti. Üniversitemizin kuruluşundan beri, zaten Balkanlar bizim için çok önemli bir yer, Türkiye’nin geleceğini birlikte düşündüğümüz bir yer.

İlk adım bundan aşağı yukarı sekiz dokuz ay önce Panteion Üniversitesi’nden geldi. İlk önce Yangos Andreadis öğrenci ve hoca değişimi önerisinde bulundu. Onun üzerine biz de, Arrianna Ferentinu ile birlikte, kendisi bizim fakültemizin öğretim üyesidir, Atina’ya gittik. Yangos Andreadis ve Nikos Leandros’la bir arada oturduk düşündük, ben Panteion Üniversitesi’nden çocuklarla da temasa girdim, onlardaki o pozitif ışık bana çok güç verdi. Sonra döndük kendi yakamızda da çalıştık ve pek yapılmayan bir şey yapalım dedik. Belli ki asırlar boyunca karşılıklı mesafeli durulmuş, bunda herkesin biraz suçu var. Biz Yunanistan hakkında çok az şey biliyoruz, muhtemelen Yunanlılar da bizim hakkımızda çok az şey biliyor. Çoğu tatsızlığın nedeni birbiri hakkında bir şey bilmemekten kaynaklanıyor, ne kadar ötekini tanırsan, hele de bu bölgede, o kadar onun sana çok benzediğinin farkına varıyorsun. Onun için ilk iş olarak birbirimizi tanıyalım dedik.

Buraya gelirken ve Yunalılar İstanbul’a gelirken çok sınırlayıcı, çok keskin bir gündemimiz yoktu. Esas amacımız önce birbirimizi yakından tanımak, birbirimizin akademik anlamda neler yaptığını görmek, ondan sonra öne doğru gitmekti. İstanbul’da geçirdiğimiz üç gün içinde, düşündüğümüzden çok daha çabuk ilerleyeceğimizi her iki tarafa da göstermiş olduk. İlk başta Andreadis ile birlikte düşünülen şey öğrenci ve hoca değişikliği olmasıydı, ama ondan sonra kafamızda ortak projeler, ortak prodüksiyonlar vardı. Prodüksiyondan kastım, İletişim Fakültesi olduğumuz için biz sadece bilimsel araştırma değil, film, radyo programı, belgesel yapabiliriz. Ama fakülte yöneticilerinin bir şey yapmaları, düşünmeleri yeterli değil, mühim olan asıl oranın esas çalışanlarının, hocalarının, öğrencilerinin buna gönül vermeleri. Sanıyorum bu İstanbul episodu ve şimdi Komotini ile başlayan episod mayanın tuttuğunu gösteriyor, bundan sonrasının daha kolay ve verimli olacağını düşünüyorum.

Niye bunu yapıyoruz; açık bir kader ortaklığımız var ve inşallah bir ortak geleceğimiz var. O ortak geleceğin olabilecek en zengin, en sıcak, en kuş kusuz olmasını diliyoruz. Anladığım kadarıyla buradaki muhataplarımız da aynı duygular içinde inşallah çok çabuk sonuç alırız.

PTH.: Buluşmanın NATO zirvesi öncesine denk düşmesi sadece bir rastlantı mı teşkil ediyor?

A.U.: Evet rastlantı. Şimdiye kadar bütün bu ikili temaslar yüksek milli kaygılarla yapıldı, bir tür sivil diplomasi gibi, biz onu yapmamaya çalışı yoruz. Biz iki tane akademik dünyanın parçası, iki camia, mesleklerimiz üzerinden buluşmaya çalışıyoruz. Böyle bayraklarımız ellerimizde dolaşmıyoruz.

PTH.: Eğer iki tarafın basının kıyaslayacak olursanız ne gibi değerlendirmelerde bulunabilirsiniz?

A.U.: İki tarafın da basınının belli bir çizginin ötesinde olduğunu düşünüyorum. İkisinin de belli konularda, çok yakın zamana kadar, aslında iki toplumun, iki ülke insanlarının birbirlerine sıcak bakmamasında, aktif rol oynadığını da düşünüyorum. Ama her iki ülkenin de basını mevcut siyasi rü zgarlardan etkilenen basınlar, dolayısıyla siyaset birbirine sıcak bakmaya başlıyorsa basın da öyle bakıyor, siyasi adamlar soğuduğunda basın da soğ uyor. Bizim onlarla alakamız yok, yani biz hem hükümetten, hem basından bağımsız bir gelecek perspektifiyle bu işi birlikte yapmak istiyoruz. Konjonktür değişse bile biz devam edeceğiz.

PTH.: Çok teşekkür ederim.

A.U.: Ben teşekkür ederim.

Paratiritis