ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Batı Trakya sorunu AGİT’te

23.02.2004
6-17 Kasım 2003 tarihlerinde Varşova'da yapılan AGIT Insani Boyut Degerlendirme Toplantısı'nda Sayın Cemil Kabza'nın ingilizce olarak yaptığı konuşmaya, Yunanlı Delegasyonu'nun vermiş olduğu yazılı cevabın tam metni:

"Sözde Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği ve Avrupa Batı Trakya Türkleri Federasyonu tarafından yapılan açıklamalara atfen, aşağıdaki hususları belirtmek isterim:

Öncelikle, sözde 'Batı Trakya Dernekleri'nin temsilcilerinin bir kez daha yapıcı bir yaklaşım ortaya koymakta başarısız olmuş olmaları gerçeğinden ötürü duyduğum hayal kırıklığını ifade etmek istiyorum. Birbirleriyle çelişen açıklamalarında, Müslüman azınlığın, çoğunluk Yunan toplumuna entegrasyonunun hızlandırılması konusunda, son yıllarda Yunan yönetimi tarafından birçok olumlu adım atılmış olduğunu kabul ediyor gözükmelerine rağmen, geçmişe ait ve azınlıkların haklarının iyileştirilmesi ile hiçbir ilgisi olmayan, belirli bir siyasi bağnazlığın ruhunu yansıtan eskimiş ve temelsiz basmakalıp suçlamalarını tekrarlamaktan kendilerini alamamışlardır. Örneğin, sözü edilen derneğin açıklamasında, 'nefret ifadelerine ve yabancı düşmanlığına günlük yaşamın hemen her alanında hala sıkça rastlanmaktadır' bölümünü okumak, hele hele bu iddianın, Yunan yönetimince uygulanmakta olan eşit vatandaşlık politikasının kabulünden hemen önce gelmesine ve bu politikanın önemli sonuçlar doğurmuş olmasına rağmen son derece can sıkıcıdır. Böylesine soyut ve muğlak suçlamalarla, sadece, Yunanistan'daki Müslüman azınlığın yaşamının her alanında kaydedilen hissedilir gelişme imajına karşı koymayı denediklerini düşünüyorum. Mamafih, beni en çok şaşırtanın, açıklamanın bu bölümü olmasının yanısıra, bunun tamamiyle gerçeği yansıtmayan bir suçlama olduğunu ve Yunanistan'ı ziyaret eden hiç kimsenin, hiçbir zaman, özellikle de toplumumuz içinde eşit ortak olarak kabul edilen Müslüman yurttaşlarımıza karşı 'nefret ve yabancı düşmanlığı' ortamına tanık olmadığını en açık şekliyle vurgulamak isterim. Bu yüzden, 'Batı Trakya Derneği' gerek açıklamasında, gerekse bu açıklamanın -uzatılmış- ekinde, sözü edilen 'nefret ifadeleri'ne ve 'yabancı düşmanlığı'na en ufak bir örnek dahi vermede başarısız olmuştur. Ayrıca, kendi yurttaşlarımızdan, Yunan uyruklu Müslümanlardan bahsederken, yabancı düşmanlığının nerede tatbik edilebileceğini merak ediyoruz.

Yunanistan'daki Müslüman azınlığın halihazırdaki durumunu kısaca anlatmaya ve yapılan açıklama ile ekinde yer alan en fazla göze çarpan yanlışlıkları düzeltmeye çalışacağım.

Öncelikle şunu ifade edeyim, tarafsız bir gözlemci -ister Müslüman bir ülkede yaşıyor olsun veya olmasın- dünyadaki hiçbir Müslüman topluluğun, Yunanistan'daki Müslüman azınlık kadar demokrasi ve kalkınmanın nimetlerinden bu kadar geniş ölçüde yararlanmadığı sonucuna kolaylıkla varabilir.

Faaliyette bulunmuş olan okulların toplam sayısı en fazla 232'dir ve ben, bu sayının '226'ya gerilemiş' olduğuna dair iddiayı anlamakta güçlük çekiyorum. Ücra köylerden şehirlere bir iç göç vardır ve bu durum, öğrencisiz kalan bazı okulların geçici olarak kapanmasını açıklamaktadır. Özellikle de 16 Türk öğretmenin (9'u ilköğretim, 7'si orta öğretim) kısa süre önce Türk dilini öğretmek üzere Yunanistan'a gelmiş olmaları dikkate alındığında, bu iddiayı hiç anlamıyorum. Diğer taraftan, 800'den fazla azınlık mensubu, Müslüman azınlık mensuplarının yüksek öğrenime ayrıcalıklı erişimlerini sağlayan, yürürlüğe yeni giren yasadan yararlanarak, halihazırda Yunan üniversitelerinde öğrenim görmektedir. Selanik'te, Müslüman azınlığın okulları için Türkçe konuşan öğretmenler yetiştiren bir akademi faaliyettedir.

Elbette, Avrupa insan Hakları Mahkemesi, Müftülerin atanması ile ilgili olarak hiçbir zaman bir görüş bildirmemiştir. (Mahkemenin vermiş olduğu karar, yalnızca Yunan savcılarının, kendi kendine atanan müftülere karşı olan suçlamaları ile ilgilidir.) Hiçbir ülkede müftüler halk oylamasıyla seçilmezler, hele hele bu müftüler, bir hakiminki gibi görevleri yerine getirdiklerinde -ki buradaki durum da böyledir- ve hakimler seçimle işbaşına gelmezler. Ayrıca, son olarak, birkez daha belirtilmelidir ki, 'Batı Trakya Derneği'nin iddialarının aksine, müftüler önce Müslümanlardan oluşan bir Danışma Komitesi tarafından belirlenir ve daha sonra Yunan hükümetince atanırlar.

Gerçekten de, Yunan Vatandaşlık Yasası'nın 19. maddesi 1998 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. Yunan vatandaşlığı kaybettirilmiş olan çok sayıda insan kendiliğinden başvuruda bulunmuştur. Geçmişte Yunan vatandaşlığını kaybeden 1500 kadar insan, başvurularını yetkili Yunan makamlarına yaptıktan sonra vatandaşlıklarını tekrar kazanmışlardır.

Yunanistan'daki Müslüman azınlık hakkındaki belli bir takım önlemler bu insanlar için bir 'olumlu ayrımcılık' statüsü yaratmaktadır. Bu durum kendini sayılarda daha iyi göstermektedir. 1923 yılında, Lozan Barış Antlaşması imzalandığında, İstanbul'da yaşayan Rumların sayısı 120.000 idi. Bugün ise bir avuç dolusu kadar aile kalmıştır. Yine 1923'te Batı Trakya'da 86.000 Türk yaşamaktaydı. Bugün bu sayı 100.000'i geçmiştir. Bu, gelişmiş ve demokratik bir toplumda yaşayan Müslüman azınlığın mücadeleci bir topluluk olduğuna dair en açık kanıttır. Şayet 'Batı Trakya Dernekleri' daha az kalıplaşmış, daha fazla üretken ve 21. yüzyıl gerçeklerine daha uyumlu bir dil benimseyebilirlerse, bu hem Müslüman azınlığın, hem de tüm Yunan vatandaşlarının yararına olur.
GALERİ