ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Açıklama

30.03.2006
1967´de Birleşmiş Milletler tarafından „Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Gün“ olarak ilan edilen 21 Mart tarihine Batı Trakya Türkleri olarak 39 kez, ülkemiz Yunanistan´ın bizlere karşı uyguladığı ırkçı ve ayrımcı politikaların izleri hala silinmemiş olarak giriyoruz.

Batı Trakya Türkleri olarak ülkemiz Yunanistan aleyhine tek bir faaliyetimiz dahi olmamasına karşın, yıllar boyu kin ve nefretle beslenen ön yargıların acılarını çektik ve çekmekteyiz. Son 10 yıllık dönemde ülkemiz tarafından yurttaş kimliğimizle algılanmaya başlarken, üçüncü sınıf insan muamelesinden kurtuluşumuz, varoluşumuzun yegane dayanağı olan azınlık haklarımızın iadesi sonucunu vermedi. Bugün hala Batı Trakya Türklerine kendilerine „Türküm“ deme hakkı çok görülmektedir. İsminde „Türk“ sözcüğü yer alan 80 yıllık barışçıl derneklerimizin faaliyetlerine 21. yy.ın bir Avrupa Birliği ülkesinde resmi olarak izin verilmemektedir. Uluslararası antlaşmalar gereği seçtiğimiz müftülerimiz tanınmazken, 1967´den beri vakıflarımızda seçim yapılmamaktadır. Parlamentoya bağımsız temsilci göndermemizin önüne geçmek için akıl almaz, demokrasi mantığına ters uygulamalar devreye konmuştur. Türlü oyunlarımızla devre dışı bırakılmak istenilen eğitimimiz, adeta bir ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Yunanistan´ın ve Avrupa Birliği´nin en geri bırakılmış bölgelerinden biri olan Batı Trakya´da Türklere ait pek çok yerleşim bölgesi, temel altyapıdan yoksundur.

Tüm sorunlarımız yanında, maruz kaldığımız ırkçı ve ayrımcı uygulamaların açık bir örneğinin tesirleri devam etmektedir. 1955´den 1998´e dek yürürlükte kalmış olan Yunan Vatandaşlık Yasası´nın 19. maddesi, savaş sonrası Avrupasının en ırkçı düzenlemelerinden biri olarak toplamda 80 bin dolayında insanın mağduriyetine yol açmıştır. İnsanları ırklarına göre tasnif eden bu yasa, „Yunan ırkından olmayanların“ ülkeden geri dönüş niyeti olmaksızın ayrılmaları, daha doğrusu buna kanaat getirilmesi halinde yurttaşlıktan çıkarılmalarını öngörüyordu. Dış baskılarla kaldırılan yasanın etkileri geriye dönük olarak giderilmediğinden, mağdur olmuş insanlarımızın uğradıkları bu haksızlık ortadan kaldırılmamıştır. Yunanistan´daki ve dünyanın diğer bölgelerindeki insanlarımız bu haksızlığın giderilerek haklarının iade edilmesini beklemektedir.

Diğer yandan Batı Avrupa´da göçmen olarak yaşayan bizler 2000 yılını altı geçe ırkçılığın farklı bir maske ile yeniden hortlaması endişesini taşımaktayız. 11 Eylül saldırılarından bu yana Batı Avrupa´da yaşamları güçleşen Müslümanlar, içlerinde yaşadıkları toplumların artan ön yargılarına maruz kalırken, bu ön yargılar politik karar alma mekanizmalarına da sirayet etmektedir. Sene başından itibaren Almanya´nın güney eyaletlerinden Baden- Württemberg´de vatandaşlığa geçiş için uygulamaya sokulan vicdan testi tartışmaları sürerken, bazı politik çevrelerce gündeme getirilen yeni öneriler, kapsayıcı olmaktan ziyade dışlayıcı bir görünüm arzetmektedir. Kan bağı ve doğum yoluyla vatandaşlığa sahip pek çok ortalama yurttaşın dahi cevap veremeyeceği soruların göçmenlerin önüne getirilmesinin ardında yatan düşünce tartışması bir yana, insanlara öpüşen iki erkek ya da üstsüz güneşlenen kadınların görüntülerinin gösterilerek, bundan rahatsız olanların ülkeye ve vatandaşlığa kabul edilmemesi yönündeki tartışmalar, hafif olmanın yanı sıra, Batı´yı ahlaki çöküntü içerisinde göstermek isteyen radikal kesimlerin ekmeğine yağ sürerek, medeniyetler çatışması tezini benimseyenlerden başka kimseye bir fayda sağlamamaktadır.

Bir sonraki 21 Mart gününe, azınlığımız mensuplarının maruz kaldığı ırkçı uygulamaların son bulmuş ve Avrupa için gerçek tehlikenin dinlerini barışçıl bir biçimde yaşayan Müslüman göçmenlerin değil, dinsel maske ardına saklanmış ırkçılık olduğunun fark edilmiş olarak girmek ümidiyle.

Halit Habipoğlu
ABTTF Başkanı
GALERİ