ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Açıklama

01.02.2006
ABTTF Başkanı Halit Habipoğlu´nun

"29 Ocak Batı Trakya Türk Azınlığı Milli Direniş Günü“ne Dair Açıklaması

1988 yılının 29 Ocak günü Türk azınlığın kendisine uygulanan baskılara dur diye haykırdığı, yıllar boyu birikmiş öfkesini Gümülcine sokaklarına döktüğü gündür. 1960´ların başından itibaren günden güne tüm hakları gasp edilen azınlığımız, en kötü koşullarla üçüncü sınıf insan statüsünde yaşamaya mahkum edilmişti. Tarlasını sürmek isteyene traktör veriliyor, her ne hikmetse traktör ehliyeti verilmiyordu. Çatısından oluk oluk su alan evlerin tamir edilmesine izin verilmiyordu. Bir Türkçe radyo, televizyon sesine hasrettik. Polis, jandarma baskısı ise cabası. Bir tek Türkiye mezunu öğrencimizin diplomasının tanınmadığı, bir tek kamu çalışanımızın olmadığı günlerde, insanlarımız her yapılanı sineye çeker, umutla herşeyin kendiliğinden düzeleceğini beklerken, ülkemiz Yunanistan dokunulmaza, milli kimliğimize dokundu. Hiç bir yasadışı faaliyeti olmayan Gümülcine Türk Gençler Birliği´nin sadece isminde geçen „Türk“ sözcüğü nedeniyle kapatılması, öfke selini alevlendirdi. 29 Ocak sabah saatlerinden itibaren „kimliğime dokunma“ diye tüm dünyaya haykıran genç, ihtiyar, kadın, erkek, köylü, kentli, şehrin çevresine kurulmuş barikatları aşabilen 15 bin insan Gümülcine Türk Gençler Birliği´nin etrafında toplandı. Tarlaları aşarak, barikatlarda polisle çatışarak o meydanda toplanan 15 bin ve oraya gelemeyen binlerce insanın tek yürek tek yumruk olarak haykırdıkları „biz Türküz“ sözleri 29 Ocağı 29 Ocak yapan ve hala kulaklarda çınlayan parolamız oldu.

O gün o meydanda parlayan 15 bin parlayan gözde başlayan mücadele bugün, aynı istek, azim ve kararlılıkla sürmektedir. Bu mücadele ateşi, bizlere aradan geçen 18 yılda pek çok şey kazandırdı. Artık ev, arsa alabiliyor, akan çatımızı her yurttaş gibi tamir edebiliyoruz, siyasetimizin önüne konan engeller ve Yunan vatandaşlık yasasının 19. maddesinin yarattığı mağduriyetlerin telafi edilmemesi haricinde pek çok haktan, kimileri göstermelik de olsa, her Yunan vatandaşı gibi istifade edebiliyoruz. Ancak azınlık olarak benliğimizi muhafaza etmemizin zorunlu koşulu olan Lozan´da ve pek çok uluslararası antlaşmada garanti edilmiş haklarımız hala tanınmamaktadır. 21. yy.da Avrupa Birliği ülkesi Yunanistan´da kendimizi „Türk“ olarak tanımlamamız hala yasaktır. Vakıflarımızdaki işgalin 39. yılına girmiş bulunuyoruz. Müftülüklerimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´nin kararlarına rağmen hala atanmış kimselerin işgali altında bulunmaktadır. Eğitimimizde yıllar boyu açılan yaraların hala kapatılmamış olması nedeniyle, azınlık okullarımız sürekli kan kaybetmektedirler. Avrupa´nın en uzun ömürlü ırkçı yasasının 80 bin mağduruna hakları hala iade edilmiş değildir. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş biçimde bağımsız milletvekili adaylarının önüne % 3´lük ülke barajı konmaktadır. Batı Trakya AB´nin en fakir bölgeleri Batı Trakya Türk azınlığı ise en fakir halkları arasında yer almaktadır. Bugün Avusturalya´dan İngiltere´ye Türkiye´den Amerika Birleşik Devletleri´ne, Batı Trakya´dan Almanya´ya dünyanın dört köşesine dağılmış Batı Trakya Türklerini yek vücut, hakları için mücadeleye sevk eden güç, 29 Ocak´ta 15 bin yüreğin tek bir ağızdan haykırdıkları „artık yeter“ sözlerinde saklıdır. Bu nedenle herbir Batı Trakya Türkü gelecek nesillere o günün büyüsünü aktarmakla mükelleftir.

İkinci 29 Ocak ise 1990´da cereyan eder, tarihin kirli yağmalarından birine sahne olan bu günde, milli direnişin ikinci yıldönümünde, Türk azınlığın „artık yeter“ diyebilme gücüme erişmesini içine sindiremeyen yüzlerce motosikletli ırkçı Yunanlı, azınlık işyerlerini yağmaya girişti. Onlarca dükkan talan edilir, azınlığın bağımsız milletvekili Ahmet Faikoğlu ve seçilmiş İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga ölümüne dövülürken, azınlığımızın nefeslerini her an ensesinde hissettiği polislerden bir teki orada değildi. O gün pek çok Türk işyeri kepenklerini bir daha açılmamak üzere kapatmak zorunda kaldı. Milyon dolarlarla ifade edilen hasar bugün hala telafi edilebilmiş değildir. Cana ve mala kastedilen bu saldırıların 21. yüzyılın eşiğinde bir Avrupa Birliği ülkesinde gerçekleşebilmiş olması düşündürücüdür.

Her iki „29 Ocak“ bizlere hakkın verilmeyip, aksine alınacağını ve bunun için belli bedeller ödemek gerektiğini öğretti. Tüm bu yönleri ile 29 Ocaklar Batı Trakya Türkünün hak arama mücadelesi tarihinde şanlı sayfalardır ve her 29 Ocak´ta Batı Trakya Türkü haklı davasına daha büyük bir azimle sarılmaktadır.
GALERİ