ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Yunan Basınından Haberler

17.05.2006
Proinos Tipos – Drama

7 Mayıs 2006


Drama Milletvekili Margaritis Tzimas "Müslüman" Gülbeyaz Karahasan'ın İskeçe-Kavala- Drama Genişletilmiş İller Başkanlığına aday göterilmesiyle ilgili şu açıklamayı yapmıştır.

"Ülkemizin siyasi siteminde tüm Yunan vatandaşlarına yer vardır; ancak yerel yönetimin, doğası gereği asırlar boyunca ülkemizin özgürlüğü ve demokrasisi için mücadele vermiş olan halkın hayal ve umutlarını gerçekleştirmesine adanmış olmasının, zamanın süzgecinden geçerek ispatlanmış bir olgu olduğu konusunda hiç bir şüpheye yer yoktur.

Yerel yönetimde ne siyasi çıkarların, ne de küçük politikaların yeri vardır.

PASOK Başkanı Sayın Papandreu'ya sorulur:

Kendileri Gülbeyaz Karahasan'ı İskeçe-Kavala-Drama Genişletilmiş İller Başkanlığına aday göstermeden önce aşağıda belirtilen konulara desteği hakkında bir güvence almış mıdır?

a. PASOK hangi nedenlerle İskeçe-Kavala-Drama Genişletilmiş İller Başkanlığını kurmuş ve faaliyete geçirmiştir? Neden üç ili ayrı valilik yerel idaresi olarak örgütlememiştir?

b. (Gülbeyaz Karahasan'ın) Kıbrıs'taki "işgal" altındaki topraklar konusundaki tutumu nedir?

c. Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden faaliyete geçirilmesi konusundaki tutumu nedir?

d. İstanbul'da, aralarında Ayasofya'nın da bulunduğu kutsal mabetlerin yeniden ibadete açılmasıyla ilgili tutumu nedir?

c. Milli seviyede olduğu kadar, yerel seviyede de Dramalıların milli kurtuluş kutlamaları hakkındaki tutumu nedir?

Bunun ötesinde, halkımız tamamen özgür olup, nihai kararını seçimlerde belli edecek olsa da kendisini yönetme azminde olanların, bölgemizin olduğu kadar, ülkemizin de kritik meseleleri hakkındaki görüşlerini seçimlerden önce öğrenme hakkına sahiptir."

YDP Milletvekili Margaritis Tzimas




Hronos - Gümülcine

10 Mayıs 2006


Gümülcine halkı, televizyon kanallarında her şeyi bildiklerini zanneden, (Batı) Trakya ve bilhassa Gümülcine konularında da ahkâm kesen Trakolog ve Mehmetologları midesi bulanarak izliyor.

Bu suratlarına tükürülesiceler zahmet edip de hiç Gümülcine'ye gelmediler ki, oturdukları yerden konuşup duruyorlar işte!

Bu zat-ı muhteremler "fırtınanın merkezinden", yani azınlığın ve Türk Başkonsolosluğunun radikallerinden, Ankara'nın ajanlarından, hücreler halinde örgütlenmiş ve Şahin (Ehinos) olaylarında olduğu gibi, her an harekete geçmeye hazır "Bozkurtlardan" uzakta yaşıyorlar.

Onlar Türk Başkonsolosluğunun buradaki rolünden, Başkonsolosluğun 1923 yılından beri Kemal Atatürk'ün çizgisinde hareket ettiğinden, Lozan Antlaşmasıyla azınlıkların belirlendiğinden ve bundan sonra hedefin, savaşla değil, diplomatik mücadeleyle (Batı) Trakya'nın alınması olduğundan bihaberler!

Rodop eski milletvekili Galip Galip, Anıtkabir'deki deftere "Biz Batı Trakya Türkleri mirasına sadığız ve bunu gerçekleştirme mücadelesi veriyoruz" yazarak bunu zaten kanıtlamadı mı?

Yunanistan'da ve bilhassa da (Batı) Trakya'da yaşayan hiçbir Yunanlı, bir "Pomak" "Müslümanın" ülkenin Anayasası ve yasaları tarafından öngörülen bir hak olan makamlara aday olmasına itiraz etmez.

Ama televizyonda ahkâm kesen bu şaşkınlardan hangisi bugüne dek mevkii, yaşı ve cinsiyeti ne olursa olsun, Türk Başkonsolosluğunun talimatlarına uymayan, ondan talimat almayan ve çizgisi Başkonsoloslukça belirlenmeyen bir "Müslüman" olmadığını bilirki?

Gülbeyaz'ın da zamanı geldiğinde herkes gibi Türk Başkonsolosluğunun bir piyonu olmayacağı ve talimatlarını uygulamayacağı konusunda herhangi bir güvence var mıdır?

Adıgeçene, Ankara'nın ve Türk Başkonsolosluğunun oyunlarını çok daha esnek bir biçimde oynayabileceği bir makam olan İskeçe-Kavala-Drama Genişletilmiş İller Başkanlığına adaylık gibi bir paye bu kadar kolay verilirken, bu tehlikenin yaşanmayacağını kim garanti edebilir?

O zaman bu bayanlar ve baylar, (Batı) Trakya'da açılan yaraları sarabilecekler mi? Bunu yapmak için buraya gelecekler mi? Bölgeye sadece haritada gören ve ihtiyaç olduğunda yardım etmeye geleceklerini söyleyen bu kişilere ne kadar güvenilebilir?

Kısa süre önce, ılımlı bir kişiliğe sahip olduğu söylenen İlhan Ahmet bile maskesini düşürüp bütün destekçilerini yalancı çıkarmadı mı? PASOK milletvekili ve bize yakın olarak bilinen Ahmet Mehmet bile, "Müslüman" azınlığın, etnik Türk azınlık olarak tanınması yönünde dilekçe veren, bu da yetmezmiş gibi Makedon azınlığın tanınmasını isteyen üç milletvekilinden biri değil miydi? Sol İttifak (Sinaspismos) cephesinden azınlık milletvekili seçilen Mustafa Mustafa'nın durumunda da aynı şeyler olmadı mı?

Gümülcine halkının yaşadığı sorunları ikide bir örtbas eden Atina politikacıları ne bekliyorlar? Kendi politikalarının sonuçlarını bölge halkının ödediğini bilmiyorlar mı? Esasen bu politikaları, güdümlü azınlık oylarını almak için yapılan başıbozuk bir politikadan ibaret değil mi?

Bunun yanında kısa süre önce bir "Pomak" sözlüğü yazmaya kalkan bir "Pomağın" (ÇN. -PASOK'un Avrupa Parlamentosu adayı Muzaffer Kabza kastedilmektedir) azınlığın aşırı uçtaki unsurlarını öfkelendirdiği, bahsekonu kişinin akrabaları tarafından bile reddedildiği ve köyüne bile gidemediği hala belleklerde taze değil mi? Eğri oturup doğru konuşalım.

Gümülcine'de Gülbeyaz'ın, Türk Başkonsolosluğunun manipülasyonundan yakasını sıyırabileceğine inanan bir tek insan bile var mı? Adıgeçen bunu yaparsa, değil siyasi, mesleki açıdan bile ayakta duramaz. Sadece kendisi değil, çevresi de ayakta duramaz.

Maalesef Atina televizyon kanalları ne bundan, ne de kimin hangi makama getirileceğini ve seçildikten sonra nasıl hareket edeceklerini belirleyen "azınlık mafyasında" haberdarlar.

Şu an herkesin gördüğü şey, televizyonlardaki tombul ve sevimli bir bayanın dersini iyi öğrenmiş biri gibi Yunanlı olduğunu söylediği. Aslında bu söylediği şeyi, Yunan vatandaşı olan tüm "Müslümanlar" söylüyor. Ancak Gülbeyaz, "Türk" olduğu konusunda bir şey söylemediği için herkes Yunanlı kelimesine takılıyor ve dikkatler o yöne çekiliyor.

Hiç şüphe yok ki, Gülbeyaz'ın, feraceli kadınlardan bile daha Türk kesilip, uluslararası forumlara, İslam Konferanslarına, insan hakları toplantılarına katılarak Yunanistan'ı suçlayacağı günler gelecektir. Şüphesiz, adıgeçen öyle kararlara imza atacaktır ki, (Batı) Trakya sakinleri Yunanistan'da mı yoksa Türkistan'da mı yaşadıklarını şaşıracaklar. Ancak o zaman çok geç kalınmış olacak. Gülbeyaz Karahasan da oyunu herkesin oynadığı gibi oynayacaktır.

Esasen Türk Başkonsolosluğu, yön vermek için Gülbeyaz'ı Gümülcine'ye davet etti. Plan başarıya ulaşaçacak, zira Yunan diplomasisi bu konuda resmen ağlanacak halde. Azınlık oyları çok güçlü, zira Gümülcine Belediye Başkanının çekmecesinde dağlık bölgeden Gümülcine'ye gelen ve Gümülcine Belediyesine yazılmayı talep eden birçokları var ve bu konu da seçim öncesi gerçekleşmeli...

Bu şaşkın hanımefendi ve beylerin bunun ne anlama geldiği konusunda bir fikirleri var mı acaba? Belediye Başkanı Gümülcine Belediyesine gelen bu kayıtları imzalaması için baskı görüyor ve bunu yaptığı takdirde Gümülcine Belediyesinden azınlık ve çoğunluk arasındaki denge bozuluyor!

Bu (Atina) Kolonaki gazetecileri ve politikacıları ne istiyorlar? Gümülcinelilerin sopaları alıp Atina'ya inmeleri ve bunları kafalarında kırmalarını mı?




Paratiritis - Gümülcine

10 Mayıs 2006


Genişletilmiş İller Başkanlıklarının fikir babası Kostas Skandalidis, iki gün önce Alpha TV Kanalı ana haber bülteninde, Rodop-Evros ve İskeçe-Kavala-Drama Genişletilmiş İller Başkanlıklarının, "Müslüman" vali seçilmesi ihtimaline karşı düzenlendiklerini kabul etti.

Adıgeçen, 12 yıl kadar önce dönemin Başbakanı Andreas Papandreu'nun kendisini çağırdığını ve valilik seçimlerinin ertelenmesi konusunun bile görüşüldüğünü belirtti. Bununla beraber, 1994 yılında İçişleri Bakanı olan Skandalidis, o günden bugüne köprülerin altından çok sular aktığını, o günkü kararı gerektiren şartların artık bugün ortadan kalktığını ve Yorgos Papandreu'nun son seçimiyle bunu en açık bir şekilde belirttiğini de ifade etti.

Ancak esas şaşırtan Ortodoks Halk Teyakkuzu (LAOS) Başkanı ve AP Milletvekili Georgios Karacaferis'ten geldi. Karacaferis herkesi şaşırtarak, ülkemizde gerçekten yasalar ve haklar önünde eşitlik (isonomia - isopolitia) olmasını istediğimiz takdirde, Süpervalilik sistemini kaldırmamız gerektiğini belirtti ve YDP'ye ilgili reformları yapma çağrısında bulundu.

Bunun yanında, Sol İttifak (Sinaspismos) Politik Sekreterya Üyesi Dimitris Hacısokratis de, en azından PASOK ve Sol İttifak'ın bu yönde çalışmalar yapması gerektiğini söyledi.

Bütün bunlardan sonra aklıma bir şey takılıyor: Hazır LAOS ve Sol İttifak Süpervaliliklerin kaldırılmasını teklif ederlerken, neden milletvekili seçimlerindeki % 3'lük barajın kaldırılmasını teklif etmiyorlar. Zira anılan baraj da bağımsız "Müslüman" milletvekilinin seçilmesini engellemek için milli nedenlerden dolayı getirilmişti. Bunun yanısıra, bu barajın kaldırılması LAOS ve Sol İttifak'ın da işine gelir, aksi takdirde meclis dışında kalma tehlikeleri var.

Giannis Giankinis