ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

(Batı) Trakya Azınlığı’nda bir şeyler değışıyor

21.02.2003
Iskeçe'de yayınlanan Agonas gazetesinin 21 Şubat 2003 tarihli nüshasında Atina'da münteşir İmerisia gazetesinden iktibasen yer alan bir yazının çevirisi ikinci maddede sunulmuştur.

(Batı) Trakya Azınlığı’nda bir şeyler değışıyor

Hristos Telidis'in İmerisia gazetesinde yayınlanan ilginç bir analiz-yazısında, (Batı) Trakya müslüman azınlığı açısından olumlu gelişmelerin yaşandığından söz ediliyor. Sözkonusu yazıda şu hususlara da yer veriliyor:

(Batı) Trakya'daki Egnatia karayolu artık hayal değil. İskeçe İli'nden, Evros İli'ne bağlı Bahçeköy (Kipi, İpsala karşılığı) sınır kapısına kadar olan bölüm faaliyete geçmiş durumda. Artık İskeçe, Rodop ve Evros illeri, yakın geçmişte olduğu gibi Avrupa'nın en yoksul bölgeleri olmaktan çıktılar.

Son yıllarda bu bölgede atılan adımlar, oldukça önemlidir. O kadar ki, Doğu Makedonya'nın Trakya bölgesinden daha gerilerde kaldığı ileri sürülebilecek bir noktaya dahi gelinmiştir.

Birkaç yıl öncesine kadar azınlık mensuplarının taktiği, tasarruflarını (Batı) Trakya yerine Türkiye'de değerlendirmekti. Yani Türkiye'de taşınmaz mal alıyor ve paralarını orada değerlendiriyorlardı. Aynı şekilde yüzlerce genç, Türk üniversitelerinde eğitim görüyordu. Hatta bu gençler liseyi bile Türkiye'de okuyor ve hiç Yunanca bilmiyorlardı.

Ancak bugün herşey, yeni bir durumun ortaya çıktığını ve azınlık mensuplarının büyük bir çoğunluğunun tercihlerini değiştirmeye başladıklarını gösteriyor. Azınlık mensupları artık, sahip oldukları hakları geniş bir şekilde kullanarak, Yunan toplumundaki ekonomik ve sosyal

yerlerini pekiştirmeye çalışıyorlar.

Birkaç yıl önce Giorgos Papandreou'nun azınlık çocuklarının Yunan üniversitelerine kontenjanla girmelerine hak tanınması girişimine çok sayıda azınlık mensubu kuşkuyla yaklaşmıştı. Bu uygulamaya çoğunluk mensupları da tepki göstererek, Bakanı sert bir şekilde suçlamışlardı.

Elbette ilk adımlar zordu. Azınlık gençleri yüksek öğrenim için gerekli niteliklere sahip değillerdi. Nitekim ilk girenlerin pek çoğu eğitimlerini yarıda bıraktılar. Ancak bunun doğru bir uygulama olduğu bir kaç yıl sonra anlaşıldı ve bugün 500'ün üzerinde azınlık genci ülkemizdeki üniversitelerde eğitim görüyor. Bu arada Türk üniversitelerine gidenlerin sayısı da azaldı.

Bugün bazı azınlık çocukları kendilerine tanınan kontenjan hakkından yararlanmadan gerçekten başarılı oldukları için Yunan üniversitelerine girebilmeyi dahi başardılar.

Yunan devletinin bundan sonraki adımı, bu çocukların istihdamına olanak sağlamak olmalıdır. Bu gençler, iş bulma konusunda büyük güçlüklerle karşılaşıyorlar. Şimdiye kadar azınlık yüksek tahsillileri içinden sadece doktorlar, devlet kurumlarında çalışabiliyorlardı. Eczacılar, avukatlar ve mühendisler ise serbest meslek sahibi olarak çalışmaktadırlar. En son gerçekleştirilen Devlet Memurluğu Sınavlarında azınlıktan 10 yüksek tahsilli genç, farklı kamu kurum ve kuruluşlarına girmeyi başardılar ve birkaç hafta sonra işe başlayacaklar.

Son yıllarda okullardaki eğitim gereçleri ile öğretim olanaklarının arttırılmış olmasına karşın, bu durum, azınlık çocuklarının eğitiminde yaşanan sorunların çözüme kavuşturulduğu anlamına gelmiyor. Geçmişe oranla çok sayıda azınlık mensubu çocuklarının, Yunan toplumu içinde kendilerine iyi bir yer edinebilmeleri ve ilerleyebilmeleri için ana dillerinin yanısıra, Yunanca'yı da iyi öğrenmelerinin gerektiğini kabul ediyor.

Son zamanlarda Rodop ve İskeçe'deki azınlık ortaokullarında, Yunanca öğretiminin güçlendirilmesini amaçlayan önemli bir program gündemde. Prof.Anna Frangoudaki sorumluluğundaki bu programa 500 civarında öğrencinin katılacağı söyleniyor.

Azınlıkta yaşanan açılım gözle görülür düzeyde... Ancak, hala zaman zaman ikilikler ve gerginlikler yaratan sorunların devam ettiği bazı alanlar bugün de mevcut... Örneğin devletin kararıyla vatandaşlıktan çıkartılarak şu an vatansız durumda olanlar, vakıf mallarının yönetimi ve müftülerin seçimi gibi konular henüz çözümlenmiş değil.

Ayrıca azınlık özgürce "Türk" olarak tanımlanmayı talep ediyor. Nitekim İskeçe ve Gümülcine azınlık dernekleri ve birlikleri adlarında "Türk" ibaresini kullandıkları için kapatılma talebiyle mahkemelerde sürünüyorlar.

Hatırlanacağı üzere, siyasi ve toplumsal görüş farkları, 1990'lı yılların başında Gümülcine'de yaşanan olumsuz olaylara yol açmıştır. Bu olaylar sadece azınlık mensuplarının mülklerine zarar vermekle kalmamış, aynı zamanda azınlık ve çoğunluk ögeleri arasındaki ilişkilerde de gerginlik yaratmıştır. Bazı fanatik çevreler bugün dahi bu soğukluğu ellerinden geldiği ölçüde sürdürmeye çalışıyorlar.

Şehir merkezlerinde yaşayan azınlık mensupları ile çoğunluk mensupları arasında son yıllarda davranış biçimleri bakımından geçmişte olduğu gibi büyük farklılıklar yaşanmayabilir. Gençler arasında görünüş ve eğlence anlayışı açısından büyük farklılıklar olmayabilir; ancak, iki toplum insanları arasında evlilikle sonuçlanabilecek yakın kişisel ilişkiler kurulmamaktadır. Sadece Gümülcine'de müslüman bir diş doktorunun bir hristiyan bayanla evlenmiş olduğu belirtiliyor. Ancak onlar da evlendikten sonra sorun yaşamamak için Selanik'e yerleşmek zorunda kalmışlardır.

Siyasi olaylarda ve komşu ülkede yaşanan değişikliler, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde yeni koşulların ortaya çıkmasına yol açıyor.

Azınlık ve çoğunluk mensubu olup, Almanya'da yaşayan (Batı) Trakyalı göçmenler, geçmişte yaşananları aşmaya çalışıyorlar. Nitekim bu toplulukların derneklerinin girişimiyle Nurnberg'de müslüman çocuklarına "Yunanca" eğitim verecek kurslar başlatıldı. Bunun dışında, müşterek faaliyet gösterecekleri ve seslerini birlikte duyuracakları bir (Batı) Trakyalılar Dernekleri Federasyonu kurulması için çalışmalar sürdürülüyor.

Dışişleri Bakanlığı'nın, yönetimin fikirlerini ne kadar doğru yansıttığı tartışılabilir olsa da, Bakanlıkça hazırlanan ve üzerinde "çok gizli" ibaresi bulunmasına rağmen bir süre önce gün ışığına çıkan bir raporda, "azınlık ile Başkonsolosluk arasında derin bir uçurum" başgösterdiği; ve "azınlığın artık daha özgür bir şekilde kendini ifade etme ve yıllardır sıradan halkı sömüren, onları eğitimden mahrum eden ve yaptırım uygulamakla tehdit eden hamilerine-Başkonsolos(luk)- sırtını dönme vaktinin geldiğini anladığı" şeklinde ifadelere yer veriliyordu.

Sözkonusu raporda ayrıca, Türkiye'nin geleneksel politikasını sürdürdüğünden ve Türk Başkonsolosluğu'nun bir hafta içerisinde bankadan 950.000 Euro çektiğinden de sözediliyordu.

Son dönemlerde Türk basın-yayın organlarının azınlığa olan ilgisinin arttığının altını çizmekte de yarar var. Bu ilgiyi gösterenler, özellikle Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen yayın organlarıdır. Örneğin, bir süre önce CNN Türk televizyon kanalı Gümülcine ve İskeçe'den naklen yayın yaptı.

Cumhuriyet gazetesinde de azınlığa ilişkin yazılar çıktı. Sözkonusu yayınlarda, geçmişte kullanılan Yunanistan'ı suçlama taktiği yerine, daha tarafsız bir yaklaşım izlenmesi dikkat çekti.

Ekim ayında gerçekleştirilen yerel yönetim seçimlerinde, Rodop İli azınlık seçmenleri, PASOK'un adayı Aris Giannakidis'i %70 oyla vali seçtiler. Ayrıca, Tasos Vavatsiklis de %60'lık bir oy oranıyla Gümülcine Belediye Başkanlığına seçildi. Bunların yanısıra Rodop ve İskeçe İllerine bağlı çok sayıda belediye yönetimleri de azınlık mensuplarından oluşuyor.

Gümülcine'nin bugünkü Belediye yönetimi, azınlıkla yakın ilişkiler kurmayı başarmış olan merhum Belediye Başkanı Giorgos Papadriellis'in çizgisini sürdürüyor ve bölgenin kalkınması doğrultusunda çalışmalar yapıyor.

Gümülcine Belediyesi ayrıca, URBAN programı ile de çok kültürlü yaşamı destekliyor ve diğer çalışmalarının yanısıra anaokulları, poliklinikler, yaşlılar yurdu ve benzeri hizmet yapıları inşa ediyor. Bu tesisler, kentin tüm nüfus gruplarına hizmet sunmak amacıyla yapılıyor.

Ayrıca, ülkemizin Avrupa Birliği'ne üye olması neticesinde ortaya çıkan yeni olumlu koşullar, azınlık mensuplarının büyük çoğunluğunu kendi bölgelerinde yatırım yapmaya teşvik ediyor.

Bu arada azınlık mensuplarının geçmişte Türkiye'ye aktarmış oldukları yatırım ve servetlerini, bölgeye geri getirmekte oldukları gözleniyor. Bugün azınlık mensupları tarafından apartman dahi inşa ettirebiliyor.

İşsizlik, azınlık mensupları için büyük bir sorun olmayı sürdürüyor. Azınlık mensuplarının çoğu tarım sektörüyle iştigal ediyor. Özellikle de AB'nin tütün üretiminin sübvansiyonunun sınırlandırılması yolundaki çalışmaları, azınlık çiftçileri için olumsuzluk kaynağı. Çünkü Rodop İlinde 9500 ve İskeçe İlinde 7500 aile geçimlerini sadece tütün üretiminden sağlıyor ve bu aileler yakın gelecekte önemli sorunlarla karşı karşıya kalacaklar.