ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

CNN Türk TV kanalı Gümülcine ve İskeçe'den naklen iki program yayınladı

24.02.2003
Hronos Gazetesi 25 Subat 2003 tarihli sayısında emekli Korgeneral Konstantinos Voloutiadis imzasıyla yer alan bir yazının çevirisi

CNN Türk TV kanalı 9 ve 10 Ocak 2003 tarihlerinde Gümülcine ve İskeçe'den naklen iki program yayınladı.

CNN Türk'ün bölgeye geliş gerekçesi, sözde, (Batı) Trakya "müslümanları"nın Avrupa Birliği'nin genişleme süreci hakkındaki görüşlerini saptamak ve seyircilerine aktarmaktı.

CNN Türk'ün bölgedeki sözkonusu yayınının eşgüdümünü, Gümülcine'de yayınlanmakta olan Gündem gazetesi sahibi Hülya Emin sağladı.

Gümülcine ve İskeçe'den naklen yayınlanan her iki programda da mülakatları Yavuz Baydar adlı gazeteci gerçekleştirdi. Programa katılanlar ise, Milletvekili Ahmet Mehmet, YDP eski milletvekili Birol Akifoğlu, Sinaspismos (Sol İttifak) partisi eski milletvekili Mustafa Mustafa, İskeçe "sahte" müftüsü Mehmet Emin Aga, Rodop-Evros Genişletilmiş İller Yönetimi Vali Yardımcısı Ahmet Hacıosman, Trakya'nın Sesi gazetesinin sahibi Abdülhalim Dede ve Rodop İli KKE (Yunanistan Komünist Partisi) eski politikacılarından Esat Mustafa idi.

Programa katılan Yunanlılardan, Dedeağaç'ta yayınlanan İ Gnomi Gazetesi'nin sahibi Giannis Laskarakis, eski SSCB'den gelen "Pontuslu" göçmenleri karşılama ve rehabilite etmekle yükümlü olan Göçmen Soydaşları Karşılama ve Rehabilitasyon Milli Teşkilatı'nda uzun yıllar Başkan Yardımcılığı yapmış bir kişidir. Hatırlanacağı üzere, Laskarakis'in de yönetiminde yer aldığı bu teşkilat, günahkar bir örgüttür. Zira "Pontuslu" göçmenleri bölgeye iskan etmemek suretiyle milli bir cinayet işlemiştir. Bu ihmal yüzündendir ki, Rodop İli'nde bugün "müslüman" nüfus çoğunluk konumuna yükselmiştir. Birkaç yıl sonra İskeçe'de de aynı durum meydana gelecektir. İşte bu nedenledir ki, ben, bu kuruluşun başkan yardımcılığını yapmış olan Sayın Laskarakis'i suçlu addediyorum. Bu suçundan dolayı adıgeçen hesap vermelidir. Bu vesileyle şunu da hatırlatalım ki, Sayın Laskarakis, Abdi İpekçi Barış ödülüne de layık görülmüş bir kişidir.

CNN Türk programında konuşan İskeçe "sahte" müftüsü Mehmet Emin Aga ise, Türkiye'nin (Batı) Trakya Türk Azınlığı için garantör olmasını talep etti. Aga'nın bu sözleri düpedüz bir tahrikti.

13 Ekim 2002 tarihinde yapılan yerel yönetim seçimlerinde Mustafçova (Miki) Belediye Başkanlığına seçilen Mücahit Dükkancı CNN Türk'e verdiği mülakatta, "Yunanistan, azınık çocuklarına Yunanca eğitim vermek suretiyle, baskı yapmaktadır" dedi. Oysa benim kanım odur ki, Pomak ve Çingeneler, ana dillerini unutmaları için hem Ankara'nın, hem de Atina'nın baskılarıyla karşı karşıyadırlar.

Ketenlik (Kentavros) "Pomak" köyünde doğmuş bulunan Mücahit Dükkancı, kendisi "Pomak" olduğu ve keza "Pomak" bir kadınla evli bulunduğu halde, kendisini" Türk" olarak tanımlamaktadır. Adıgeçen Almanya'da gazetecilik öğrenimi görmüştür.

Mücahit Dükkancı 13 Ekim 2002 yerel yönetim seçimlerinde Mustafçova (Miki) Belediye Başakanlığına seçildikten kısa bir süre sonra, yani 27 Ekim 2002 tarihinde, yurtdışındaki en büyük Yunan aleyhtarı dernek konumunda bulunan "Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği'nin yeni yönetim kurulunun seçimlerine katılmak üzere Türkiye'ye gitmiştir. Ayrıca, 2003 yılı Ocak ayında Belediye Başkanlık görevini devralır almaz resmi makamlar ile Gümülcine'deki Türkiye Başkonsolosluğu'na ziyaretler gerçekleştirmiştir. Resmi makamları ziyaret etmesini anlıyoruz da, Dükkancı'nın Türk Başkonsolosluğu'nu ziyaret etmesinin anlamı nedir? Yoksa bu davranışıyla Ankara'nın da arzuları doğrultusunda, Türkiye Başkonsolosluğu'nun Batı Trakya'da müşterek yönetici konumunda bulunduğunu kanıtlamaya mı çalışmıştır? Bu noktada soruyoruz: Acaba bölgede yeni bir Sadık (Ahmet) mi doğuyor?

CNN Türk'ün Şahin'de gerçekleştirdiği mülakatta konuşan İlter Meço adlı "müslüman" ise, Almanya'da çalışmaktan ve tütün üretmekten elde ettiği gelir hakkında bilgi verdi. Öyle bir gelir ki, beyimiz Türkiye'deki müslümanların önümüzdeki yirmi yıllık dönemde dahi tahayyül ve tasavvur edemeyecekleri düzeyde kazanç elde etmiş...

Anılan TV programına konuşmacı olarak katılanlardan Rodop Vali Vekili Kostas Polizoidis, (Batı) Trakya bölgesinin yakın zamana kadar Yunanistan'ın en geri kalmış bölgesi olduğunu, bu nedenle sadece "müslümanlar"ın kalkınmamışlığından bahsetmenin mümkün olamayacağını, bir bölgenin, o bölgede yerleşik tüm sakinlerinin katkısı olmaksızın kalkınamayacağını ifade etti.

Bilindiği gibi, Batı Trakya "müslümanları"nın büyük çoğunluğu, Yunanistan'da kazandıklarından tasarruf ettikleri meblağları yasadışı yollardan Türkiye'ye aktararak orada yatırım yapıyorlardı. Yani demek istiyoruz ki, Batı Trakya'nın kalkınmasına katkı yapmıyorlardı.

Evet, CNN Türk'ün programına katılan "müslümanlar"ın çoğu Yunan düşmanıydı ve kendilerini "Türk" olarak tanımlayan kişilerdi.

Mülakatlarda sarfedilen beyanlardan bir diğeri de, "Batı Trakya'da azınlığa Türk eğitim sisteminin uygulanmasına müsaade edilmediği bir dönemde Heybeliada Ruhban Okulu'nuna açılması düşünülemez" şeklindeki sözler idi...

Hatta daha da ileri gidilerek azınlığın"Türk" kimliğinin tanınması da talep edildi...

Mülakatlarda ayrıca, Yunanistan, azınlık derneklerini haksız yere kapatmakla itham edildi. Oysa bilindiği gibi, Trakya İstinaf Mahkemesi, "milli nedenlerle", İskeçe Türk Birliği adlı derneğin kapatılması doğrultusunda karar vermiş bulunuyor. Bu karar, Roma İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (metinde aynen) 11'nci maddesine ve azınlığı "Türk" olarak tanımlamayan Lozan Andlaşması'na uygundur!..

CNN Türk'ün programına katılan hristiyanlar, azınlık oylarını kaybetmemek için ödün vermeye hazır kişiler arasından seçilmişti. Bu kişiler, her seçim döneminde azınlığın oylarını alabilmek için azınlığın önder geçinen kişilerine başvurdukları gibi, kendilerinden "Türk" diye bahseden kişilerin kurduğu derneklerdeki "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" özdeyişinin altında poz vermekten de çekinmemektedirler.

Evet, CNN Türk, Kıbrıslı Türklerin Türkiye'nin getirdiği bağımlılıktan kurtulup Kıbrıslı Rumlarla birleşmek için protesto yürüyüşleri ve mitingleri düzenledikleri bir dönemde, Batı Trakya'ya gelerek, burada önceden belirlenmiş Yunan aleyhtarı "müslüman" fanatikleri konuşturmuştur. Oysa görünürdeki geliş amacı, AB vatandaşı olan Batı Trakyalı müslümanların AB'nin genişleme sürecine bakış açılarını saptamaktı. Yani dile getirilen gerekçe bu idi.

Evet, Kıbrıs'ta Denktaş aleyhine meydana gelen ayaklanmanın örtbas edilmesi gerekirdi ve bu iş, CNN Türk'ün Batı Trakya'ya gönderilmesi suretiyle gerçekleştirildi. Yani uluslararası kamuoyunun dikkati başka tarafa çekildi.

Bu, alenen bir provokasyondur.

Biz bu noktada şunları sormak istiyoruz: "Türkiye bu tertibi gerçekleştirirken, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, karşılıklılık ilkesi çerçevesinde, Gökçeada ve Bozcaada'ya da aynı şekilde bir Yunan TV kanalının gitmesini niçin talep etmemiştir? Hatta CNN Türk buradan yayın yaptığı anda, bir Yunan kanalı da niye Yunanistan'da yaşayan Gökçeada ve Bozcaadalılarla, Türkiye'de çektikleri çileleri dile getiren benzer bir program yayınlamamıştır?