ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

ABTTF AGİT İnsani Boyut Toplantısı’nda güncel sorunları gündeme taşıdı

29.09.2007
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) İnsani Boyut Toplantısı 24 Eylül’de Polonya’nın başkenti Varşova’da başladı. Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) 5 Ekim’e kadar sürecek toplantıların azınlıklarla ilgili oturumlarının yapıldığı ilk 3 gününe katıldı. ABTTF’nin Akademik Araştırmalar Direktörü Barış Hasan ile katıldığı AGİT İnsani Boyut Toplantısı’na Batı Trakya’dan da Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD) katıldı. ABTTF ve BTAYTD’nin Batı Trakya’yı birlikte temsil ettiği toplantılarda Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sorunları bir kez daha Avrupa gündemine taşındı.

Toplantının 3. gününde bir konuşma yapan ABTTF temsilcisi Barış Hasan 2007 yılı içinde meydana gelen hak ihlallerini gündeme taşıdı.

Konuşmaya burdan ulaşılabiliyor.

Özellikle yeni çıkan basın yasası ve Azınlık Sivil Toplumu Destekleme Derneği’nin durumunu katılımcılara açıklayan ABTTF temsilcisi, bu sorunların giderilmesi konusunda Yunanistan Hükümeti’ne, Avrupa Birliği’ne ve uluslararası topluma çağrıda bulundu. Toplantıların başında Batı Trakya kurumlarının sürekli aynı konuları gündeme getirdiğini, bunlara daha önce defalarca cevap verdiklerini bu sebeple artık Batı Trakya kurumlarına cevap vermeyeceklerini açıklayan AGİT Yunanistan Delegasyonu ABTTF temsilcisinin yeni basın yasasını gündeme taşıması üzerine ABTTF’ye cevap vermek zorunda kaldı.

AGİT Yunanistan Delegasyonu adına ABTTF’ye cevap veren Büyükelçi Pantelis Karkavasis basın yasasında çok dilliliği koruyan maddeleri açıklamasına rağmen yeni çıkan yasanın eski yasayı geçersiz kılacağını ve çok dilliliği koruyan hükümlerin ortadan kalkabileceğini açıklayamayınca AGİT Yunanistan Delegasyonu’nun yanıtı tatmin edici bulunmadı.

(Yunanistan Delegasyonun cevabına aşağıda ulaşılabilinir)

Sürekli şikayet eden konumundan kurtulup yapıcı ve aktif politika izlemeliyiz

AGİT toplantısı ile ilgili bir değerlendirme yapan ABTTF Başkanı Halit Habipoğlu ABTTF’nin uluslararası arenada söz sahibi bir kurum haline geldiğini vurgulayarak deneyimleri sayesinde Batı Trakya kurumlarını dikkate almayacağını açıklayan Yunanistan Delegasyonu’nun ABTTF’yi muhatap aldığını belirtti. Habipoğlu „biz sürekli aynı konuları tekrarlayarak şikayette bulunmaktansa günceli takip ederek yapıcı ve aktif bir politika izlemekten yanayız. Bunu da yapıyoruz. AGİT’te yıllardır klasik bir şekilde aynı konular gündeme getiriliyordu. Bu yüzden Yunan Delegasyonu Batı Trakya kurumlarını dikkate almayacağını belirtti. Ancak biz ABTTF olarak sürekli şikayet eden konumunda olmaktansa güncel sorunları gündeme taşıdık ve Yunan Delegasyonu bizi muhatap alarak cevap verdi, ve cevapları da tatmin edici bulunmadı. Bu durum ABTTF’nin diplomasi tecrübesinden kaynaklanıyor“ şeklinde konuştu. Batı Trakya’yı temsil eden kurumların uluslararası arenadaki faaliyetlerinde yapıcı olmaları gerektiğini belirten Habipoğlu „artık sürekli şikayet eden konumundan kurtulup uluslararası alanda Batı Trakya ile ilgili aktif ve yapıcı bir politika izlemeliyiz, biz ABTTF olarak bunu yapıyoruz“ dedi. AGİT İnsani Boyut Toplantısı 1 hafta daha devam edecek ve 5 Ekim’de sona erecek.

...................................

AGİT İnsani Boyut Uygulama Toplantısı 4. Çalışma Oturumu'nda ABTTF tarafından yapılan konuşmanın Türkçe tercümesi aşağıdadır:


AVRUPA BATI TRAKYA TÜRK FEDERASYONU

Varşova, 24 Eylül-5 Ekim 2007
AGİT İnsani Boyut Uygulama Toplantısı
Çarşamba, 26.09.2007
4. Çalışma Oturumu
Temel Haklar I : Düşünce Özgürlüğü, Adalet, Din ve İnanç, Hareket Özgürlüğü


Sayın Başkan,
Sayın Hükümet ve Sivil Toplum Örgütü Temsilcileri,
Saygıdeğer konuklar,

Öncelikli olarak, ülkemiz Yunanistan delegasyonuna arkadaşlarımın Pazartesi ve dün yapmış oldukları sunumlara vermiş oldukları nazik cevaplardan dolayı teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Arkadaşlarım son 2 gün boyunca Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sorunlarını anlatttılar ancak ben düşünce özgürlüğü ihlali olarak değerlendirdiğimiz son hak ihllallerini kısaca anlatmak istiyorum.
Son olarak Haziran 2007’de İskeçe’de kurulmak istenen Azınlık Sivil Toplumu Destekleme Derneği’nin kuruluşuna da isminde „Azınlık“ kelimesi bulunduğu gerekçesiyle izin verilmemiştir. Gerekçe olarak Azınlığın Lozan Antlaşması’nda „Müslüman Azınlık“ olarak tanımlandığı gösterilmiş ancak Lozan Antlaşması’nda Batı Trakya’daki toplumun açık bir şekilde „Azınlık“ olarak tanımlandığı göz ardı edilmiştir.

Temmuz 2007’de Cumhurbaşkanı Karolas Papoulias’ın imzasıyla yürürlüğe giren yeni basın yasası azınlık yayınlarında, azınlıkların ana dillerini kullanmalarına kısıtlamalar getirmektedir. Yasaya göre, radyo yayınlarındaki programlarda, konuşma dilinin öncelikli ve ağırlıklı olarak Yunanca olması zorunluluğu getirilmiştir. Bu durumun hiç bir Avrupa ülkesinde örneği yoktur. Radyo yayınlarında ulusal dilin kullanılması gibi bir zorunluluk çok ciddi bir hak ihlalidir. Bu durumdan Batı Trakya’da Türkçe yayın yapan yapan Azınlık radyoları olumsuz etkileneceklerdir. Bu, basın özgürlüğüne getirilen bir kısıtlamanın yanı sıra aynı zamanda ifade özgürlüğünün bir ihlalidir.

İnsan hakları alanında dünyada en çok gelişmelerin kaydedildiği Avrupa kıtasında, bu gelişmelerin öncülüğünü yürüten Avrupa Birliği´nin 25 yıldır üyesi olan ülkem Yunanistan, ne yazık ki, mensubu bulunduğum Batı Trakya Türk azınlığına karşı sürdürdüğü hak ihlalleri ile parçası olduğu birliğin insan hakları alanında en büyük geri kalmışlık örneğini teşkil etmektedir. Eğitim´den din hürriyetine, siyasi hakların kullanımından vatandaşlık hakkına, vakıf idarelerinin oluşturulmasından iktisadi alana kadar uzanan bu ihlalleri tek tek sıralamaksızın, sizlere örgütlenme hürriyeti alanında sürdürülen ihlallerden bahsetmek istiyorum.
Yunanistan´da örgütlenme hürriyetinin sınırını etnik kimlikler, daha doğrusu Yunan ulusçuluğunun uzlaşmazlık içerisinde olduğu kimlikler teşkil etmektedir. Özellikle Türk kimlikliği pratikte Yunanistan´da örgütlenme hürriyetinin sınırı olarak ortaya çıkmıştır. 1927´de kurulan İskeçe Türk Birliği, 1928´de kurulan Gümülcine Türk Gençler Birliği, 1936´da kurulan Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği, isimlerinde yer alan „Türk“ sözcüğü nedeniyle 1984 yılından beri resmen kapalı tutulmaktadır. 2001 yılında kurulan Rodop Türk Kadınları Kültür Derneği´ne ve ise isminde yer alan „Türk“ sözcüğü nedeniyle kuruluş izni verilmemiş ve 2004’te kurulan Meriç Azınlık Gençliği Derneği’ne ise isminde „Azınlık“ kelimesi bulunduğu gerekçesi ile kuruluş izni verilmemiştir. Görüldüğü üzere 21. yy. Yunanistan’ında demokratikleşme ve insan hakları gelişeceği yerde tam tersi geriye gitmektedir ve Yunanistan anti-demokratik uygumaların son derece meşru görüldüğü bir ülke haline gelmektedir. Kapatılan derneklerden İskeçe Türk Birliği ve kuruluş izni verilmeyen Rodop Türk Kadınları Kültür Derneği´nin davaları bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´nin önündedir.
Ülkemiz Yunanistan „Türk“ kimliğinin kamusal alanda kullanımı konusunda bu derece hassas davranarak, yalnızca Lozan Antlaşması´nda yer alan „Müslüman azınlık“ ifadesinden hareketle Türk kimliğimizi reddetme yoluna giderken, Brüksel Üniversitesi´ne bağlı Çok Dillilik Araştırma Merkezi´nin araştırmasına göre azınlığımız mensuplarının % 80´ince –ki „Türk“ kimliğinin bir tabu teşkil ettiği Yunanistan´da kimliğini açıklamaktan çekinenler olduğunu da düşündüğümüzde daha yüksek bir oranla- benimsenen subjektif „Türk“ kimliğini ortadan kaldırmak için objektif kimliklere dayalı yeni etnisiteler yaratma çabasından da vazgeçmemektedir. Son olarak yine 2007 yılı başında İskeçe ilinde tamamen etnik bir tanımlama ile kurulan Pomak Kültür Derneği’nin kuruluşuna izin verilmiş ve Lozan Antlaşması’nda ülkedeki azınlıkların dini azınlık olarak tanımlandığı gerekçesiyle „Türk“ ismiyle dernek kurulmasına izin vermeyen Yunanistan büyük bir siyasi ve hukuki çelişkiye düşerek „Pomak“ olarak etnik bir tanıma izin vermiştir. Bu durumda „Türk“ ismi taşıyan derneklerin kapatılması tamamen anti-demokratik ve illegaldir. Lozan Antlaşması´nda dilsel bir gereklilik ve günün koşullarına göre belirlenmiş kimlik tabirinin bir toplumun kimliğinin tespitinde kullanılmaya çalışılması sosyoloji bilimiyle çeliştiği gibi, insan haklarına aykırı bir durum teşkil etmektedir. Eğer hukuki tanımlardan hareket edilmesi gerekiyorsa da, Yunanistan´ın 1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile imzaladığı ve Batı Trakya Türk azınlığının kaderini etkileyen antlaşmanın „Türk ve Yunan Ahali´nin Değişimi“ antlaşması adını taşıdığını, mübade esnasında Yunanistan tarafından azınlığımız mensuplarına verilen etabli (yerleşik) belgelerinde köken hanesine „Türk“ yazıldığını ve 1950´lerde çıkarılan emirnamelerle tüm azınlık okullarındaki „Müslüman okulu“ yazılı tabelaların “Türk okulu“ yazılı olanlarla değiştirilmesi istendiğini hatırlatmak isterim.

Öneriler:
1. Uluslararası toplumun bu ihlalleri göz önünde bulundurması ve bu anti-demokratik uygulamaların ortadan kaldırılması için Yunan Hükümeti nezdinde girişimlerde bulunması gerekmektedir. Çünkü bahsedilen ihlaller sadece Yunanistan’ın anti-demokratikleşmesine sebep olmakla kalmayıp aynı zamanda Avrupa’nın evrensel demokrasi ve insan değerlerine de gölge düşürmektedir.
2. Her zaman demokrasi ve insan haklarını ihlallerini savunmuş olan Avrupa toplumu da bu ihlaller konusunda inisiyatif almalı ve girişimde bulunmalıdır. Aksi takdirde, çok iyi bilinmelidir ki, Avrupa değerleri onarılamaz yaralar alacaktır.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.


...................................


AGİT İnsani Boyut Uygulama Toplantısı 4. Çalışma Oturumu'nda ABTTF tarafından yapılan konuşmaya Yunanistan Delegasyonu tarafından verilen cevabı aşağıdadır:

ARSAW, 26 September 2007
OSCE HDIM-WORKING SESSION 4 :
Fundamental Freedoms I

STATEMENT BY THE GREEK DELEGATION
in exercise of its Right of Reply

1. Within the framework of positive measures regarding the Muslim minority in Thrace, the Muslim religious foundations (wakifs) are exempted, following a law adopted in 2007, from the obligation to pay the Major Land Property Tax which Greek citizens have to pay. In addition, loans and mortgages raised on their properties are lifted by the provisions of the abovementioned law.

2. As far as the mass media are concerned, I would like to inform you of the following:

The Greek Government recently introduced minimum standards for the operation of radio stations, through Law No 3592/2007. These standards focus on safeguarding pluralism in broadcasting and information, as well as quality and viability of the radio stations. These principles are in full conformity with both national and Community Law. The above mentioned Law is the outcome of a lengthy co-operation (over a six months period) between the European Commission and the Secretariat General for Communication / Information in Greece.

The said Law does not include any provisions hindering local or regional media from obtaining licenses for radio stations. On the contrary, through a specific provision, (article 8 paras. 2 and 3 of the Media Law) the licenses are being granted at a prefecture level, or other, at district level.

In the same media Law the right to information of everyone living in Greece has been taken into serious consideration. To this end, in article 8 para 13(a) of the media Law, Greek is provided for as main but not exclusive language of broadcasting. By this provision, which is only of a guiding nature, the Law provides for the use of the Greek language in conformity with the principles of the European Union which ensure and promote linguistic pluralism within the European area. Otherwise, spoken
programming can be broadcast in languages other than Greek, thus ensuring the right to the free flow of information, freedom of expression and pluralism, free from any sort of language or any other discrimination.

3. Concerning the so-called “Macedonian minority” of Greece, we would like to stress that the existence of a small number of persons who live in Northern Greece and use, without restrictions, in addition to the Greek language, Slavic oral idioms, confined to family or colloquial use, does not indicate the existence of a minority. This group of Greek citizens living in the region of Macedonia have been freely participating with their own political party in parliamentary elections in Greece, each time being able to gather an insignificant number of votes, covering no more than 0,02% of the electoral vote.
GALERİ