Sevgili okurlar,
Yine bir yaz tatili daha geride kaldı.
Ülkemiz ne yazık ki yazın kavurucu sıcağı nedeniyle yine yangınlar yaşadı, pek çok yeşil alan kül oldu.
Bölgemizde de küçük çaplı yangınlar çıktı, çok şükür kısa sürede kontrol altına alındı.
Öte yandan her eğitim-öğretim yılı öncesinde açıklandığı üzere kapatılacak okullarımız açıklandı.
Bakanlığın kararına göre öğrenci sayısının yetersizliği gerekçesiyle Rodop’ta Hacıören, Keziren ve Payamlar, İskeçe’de Karaköy’deki ilkokulumuz kapatılacak.
Dört okulumuzun kapatılması kararıyla okul sayımız 86’ya düştü.
Gelin rakamlara bakalım!
Ekonomik tedbirler kapsamında dönemin hükümeti öğrenci sayısı az olan okulların faaliyetlerinin 2 yıl süreyle askıya alınmasına, ardından kapatılmasına karar verdi.
Bu kararın özerk olan ilkokullarımız için de geçerli kılınmasıyla kararın uygulandığı ilk yıl olan 2011’de 188 ilkokulumuz varken 15 yıl içinde okul sayımız 86’ya düştü.
188’den, 86’ya!
Eğitimimiz devlet eliyle yok ediliyor!
Çünkü amaç eğitimimizi yok ederek uzun vadede Türklüğü bu topraklardan silmek!
Suyun karşı yakasında, anavatanımız Türkiye’de ise durum tersi.
Her yıl olduğu üzere bu yıl da Trabzon’da Sümela Manastırı’nda Meryem Ana’nın göğe yükseliş gününün yıl dönümü vesilesiyle ayin düzenlendi.
Geçen yılki ayini yöneten Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos yaptığı konuşmada “Birbirimizi daha iyi tanıyalım, insanları sevelim, farklı kültürleri sayalım. Bu topraklar örnek olsun, çevre ülkeler ilham alsın.” demişti.
Ne güzel bir temenniydi!
Bu yılki ayin bir hafta ertelenince bu ayini Gelibolu Metropolitine bağlı Metropolit Stefanos Dinidis yönetti, o da konuşmasında anavatanımıza ayinin düzenlenmesi için verdiği destek için teşekkür etti.
Anavatanımız ve ülkemiz arasındaki ikili ilişkilerde bu yıl yaşanan olumlu havanın bize de yansıyacağını umut ettik, ama yanıldık.
Söze bakınca her şey iyi, güzel ama gerçeği biz, burada yaşayanlar iyi biliriz.
Ülkemiz anavatanımızın Rum Ortodoks azınlığına yönelik hoşgörülü uygulamalarını örnek almak kenara dursun toplumumuzun eğitim ve dini özerkliğini tümden ortadan kaldırmak için çalışmaya devam ediyor.
Neden?
***
Bir çoğumuz gibi ben de yaz tatilimi bu yıl da memleketimde geçirdim.
İki yıldır aşırı sıcaklar ile boğuşan insanlarımız için bölgede yaşam koşulları ağırlaşmış görünüyor.
Ne yazık ki geçimini tarımdan sağlayan insanlarımız deyim yerindeyse ölüm-kalım mücadelesi veriyorlar.
Aşırı sıcak karşısında tarlalara ekilen ürünlerin verimi için çok sulama yapılması gerekiyor; hem emek hem büyük bir masraf demek bu.
Bazıları pes edip tarlaya ekmeyi bırakıyor, sezonluk işler için yurt dışına göç ediyor.
Maalesef hükümettekiler, siyasiler ya da eyalet yöneticileri de bu göçün önüne geçmek için herhangi bir adım atmıyor.
Halbuki tarımdaki kuraklık sorunu İtalya’da, Fransa’da da yaşanıyor.
Ancak bölgesel düzeydeki sorunlarda bu ülkelerin bölgesel politikalar oluşturmasının yanı sıra mevcut AB programlarından da yararlanılıyor.
Bölgemize çok benzeyen İtalya’nın Güney Tirol bölgesinin kalkınma programları sayesinde nasıl müreffeh bir hale geldiğini bölge ziyaretim sırasında yetkililerden öğrendim, yerinde gördüm.
Neden diğer ülkeler gibi bizde de bu yapılmasın?
Sanki burada kasıtlı olarak kendi kaderimize bırakılmışız gibi…
Oysa bölgemiz öyle büyük bir potansiyele sahip ki!
Öncelikle turizm alanında coğrafi konum ve doğal güzellikler bakımından çok şanslı bir bölgeyiz.
Yaz boyunca gördüğüm üzere bölgemize Romanya, Bulgaristan, Türkiye’den o kadar çok turist geldi ki!
Bu insanlar bölgemizdeki otellerde konakladılar, sahillerimizde denize girip lokantalarımızda yemek yediler.
Bölgemizde turizm potansiyeli geliştirilir, yatırım yapılırsa bölgemizde kitle turizmi gelişir.
Bu da bölgemizdeki canlılığı arttırır.
Ancak bunun için bölgesel politikalar üretilmeli, teşvikler sağlanmalı.
Yalnızca turizm değil tarımda da mevcut sorunları gidermeye yönelik politikalar üretilmeli.
O zaman tarım ve hizmet sektörlerinin gelişmesiyle bölgemizde kalkınma sağlanır.
Güçlü bölgeler, güçlü ekonomilere dönüşür.
Temennimiz bu topraklarda hak ettiğimizce özgür, adil ve müreffeh bir hayat sürmek!
Hepsi bu!
Ama görebilene, görmek isteyene!
Selam ve saygılarımla.
Halit Habip Oğlu
ABTTF Başkanı